BÜYÜK TAARRUZ, ZAFER BAYRAMI VE MALAZGİRT TÜRKÜN ŞANLA DOLU TARİH SAFYALARINDA ÜÇ BÜYÜK DÖNÜM NOKTASI…
BÜYÜK TAARRUZ, ZAFER BAYRAMI ve MALAZGİRT
TÜRKÜN ŞANLA DOLU TARİH SAFYALARINDA ÜÇ
BÜYÜK DÖNÜM NOKTASI…
26 Ağustos’ta “Büyük Taarruz” ile
başlayan ve 30 Ağustos’ta Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile nihai ve kesin
zafere ulaşılan süreç, Anadolu topraklarının ebedi yurdumuz olması sürecinde
bir dönüm noktasıdır.
Yüzyıllarca süren Endülüs
Medeniyetini yok eden ve topraklarında bir tek ferdini bırakmayan batı
emperyalizmi, Müslüman Türk’ü de beş yüz yıllık yurdundan, Balkanlardan ve
hatta Trakya’dan söküp atınca, cür’et ve cesareti artmış; Anadolu’dan da
medeniyetimizi kazımak, hilalin yerine salibi koymak üzere harekete geçmişti.
Bu gün, bize olmayacakmış bir
hayal, bir uçuk distopya gibi gelen bu niyet ve gayretlerin aslında ne büyük
tehdit oluşturduğunu anlamak için, Endülüs’e, Balkanlara, Girit’e, Rodos’a,
Macaristan’a bir bakmamız gerekiyor.
Zamanında, bu saydığımız coğrafya
da bayrağımız dalgalanıyor, minarelerden ezanımız sada veriyordu. Üsküp,
Belgrad, Dedeağaç, Gümülcine, Saraybosna, Priştine, Prizren, Girit, Rodos, Malta
Türk Yurdu, Müslüman vatanı idi.
O zamanlarda, buraların bir gün
elden çıkacağı, cami kubbelerine haç dikilip minarelerin çan kulesi yapılacağı
söylense güler geçerlerdi.
Öylesine bizim, öylesine iz
bıraktığımız diyarlardı, bu topraklar.
Tıpkı Anadolu gibi…
Değişime ayak uyduramama, çağı
okuyamama ve gafletle Anadolu kadar Türk ve Müslüman bu toprakları kaybettik.
Hızla gerçekleşen ric’atin nerede son bulacağı da belli değildi.
Bir ihtimal, Orta-Anadolu’ya hapsedilecek yahut oradan da
sökülüp atılacaktı bu millet…
Ancak milletimizin yüce azmi,
tarihten gelen savaş ve organizasyon kabiliyeti ve yetenekli-vatansever komuta
heyeti bu oyunu bozdu. Önce muhteşem bir dirençle düşmanın işgal azmi kırılmış
ve durdurulmuş; ardından da Büyük Taarruz ile başlayan harekat ile tüm işgal
güçleri süpürülerek denize dökülmüşlerdir.
Bunu, yüzyıllardır savaşmaktan
yorulmuş, tükenmiş, bitab düşmüş; aç, yoksul ancak başı dik , imanlı ve onurlu
milletimiz başarmıştır.
Bu gün bu topraklara, Gırnata’yı,
Kurtuba’yı ziyaret eden turistler gibi gelmiyorsak; kiliseye çevrilmiş
camilere, haç dikilmiş kubbelere bakıp için için ağlamıyorsak, hala bu
coğrafyanın sahibi, başı dik, gururla gezen fertleriysek, canını dişine takarak
son Türk-İslam yurdunu emperyalistlere terk etmeyen, canı ve kanı pahasına
vatının her sathını savunan kahraman ecdadımız sayesindedir.
Onlara ne çok şey borçlu
olduğumuzu anlamak için Filistin’e bakmak yeter. Kendi topraklarında sürgün, öz
yurtlarında parya haline gelen Filistinliler geçmişteki gafletlerinin,
ciddiyetsizliklerinin ve fedakarlık yapamamalarının bedelini halen ödüyorlar.
Şükür ki biz bu esareti, bu
zilleti yaşamadık.
Sizin sayenizde yaşamadık ey
şehitlerimiz, gazilerimiz; sizleri yetiştiren analar, bacılar; duaları ile
ordularımızı tey’id eden aksakallı dedeler…
Hakkınızı ödemek ne mümkün?
Evet, istiklalimizi, izzetimizi,
haysiyetimizi borçlu olduğumuzu ecdadımız, kahraman askerlerimiz, şehit ve
gazilerimiz; hasılı büyük milletimize bu gün bir kez daha minnet duyuyor her
birine Rahmet diliyoruz.
Gazi Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi
Çakmak başta olmak üzere zaferin mimarları kurmay heyetine; Yüzbaşı Agah
Efendi, Albay Reşat Çiğiltepe başta olmak üzere tüm şehitlerimize şükran ve
minnetlerimizi arz ediyoruz.
26 Ağustos Büyük Taarruz’un 100.
Yıldönümü kutlu olsun!
27 Ağustos ilimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 100. sene-i devriyesidir, Allah bir daha bu millete işfaller
göstermesin!
100. Yılını idrak ettiğimiz 30
Ağustos Zafer Bayramı; Bu toprakların kapılarını bize yurt olmak üzere açan
Malazgirt Savaşının 951. Yıldönümü, milletimize,
emperyalistler karşısında zafer bekleyen tüm ezilmiş ve işgal altındaki
milletlere kutlu olsun.